top of page

Hanumandan korkan fotoğrafçı olsun..

Yoga ve fotoğrafçılık üzerine fotokomik deneme…

Sana bir fotoğraf göstereceğim… Hayal et… 1000 TL’lik yoga matını almışsın… El bileğine takmış olduğun sıra sıra malalar… Hint fakiri gibi gözükmek için Hindistan ekonomisinin yarısı kadar para harcamış olduğun şalvarınla matın üzerinde sadece malalı bileklerin ve şalvarının ucu gözüken ayakların var… Fotoğraf bu… görebildin mi ? İnstagrama koydun bunu, üstüne birde filtre uyguladın…Hatta mistik gözüksün diye sonbahar ışığı filtresi olsun bu.. altına açıklama olarak da “ yoga dersinden çıktım öpmiyim çok terliyim” yazdın… Şahane… Eh artık gelsin yorumlar like lar.. “şahanesin harikasın muhteşemsin kalpler gülücükler”... Veya açıklamaya birilerine laf sokmak üzere Rumi’den alıntıladığın birkaç özlü söz yazdın… egon tavan yaptı değil mi? İşte gerçek: o iş öyle olmuyor…

Fotoğraf dediğin şey aslında bir aynadır ve ( karedeki konu sen isen ) sana seni yansıtır… Şimdi bir düşün bakalım; yukarıda hayal ettiğin fotoğraf sensen; gerçekten bir yoga dersine gittin mi? Yani tamam fiziksel olarak elbet oradaydın da... Gerçekten orada mıydın? Fotoğrafına baktığında gördüğün gerçekten sen misin? Buna bütün kalbinle inanarak “evet” diyorsan TEBRİKLER gerçekten yoga dersine gitmişsin… Çünkü ne der küçük prens : “gerçeği yalnızca kalbinle görebilirsin”



Yoganın faydası burada saklı… Seni sana doğru bir yolculuğa çıkartıyor… Fotoğraf da böyle…

Fotoğrafçılar olarak bizler övüne övüne bir hal oluruz… En iyi kareyi biz yakalamışızdır, en iyi ışığı, en iyi sahneyi, en iyi filtreyi biz uygulamış ve kurgulamışızdır. O iş de öyle değil üstadım... Bir fotoğrafçı olarak söylemeliyim ki dünyada fotoğraflanmamış herhangi bir şey yok. Ama işte bu sosyal medya ve özellikle instagram yüzünden biz de burnumuz bir karış havada geziyoruz.

Bu sebeple diyebilirim ki; her fotoğrafçı yoga yapmalı ve her yoga yapan da fotoğraf çekmelidir. Can-ı gönülden biraz işin içine girdiğin zaman her ikisinin de benzerliklerinin olduğunu görüyorsun.

Gerçek bir yoga dersine girip, tatlı bir eğitmen ile çalıştığın zaman kendi kalbine giden yola çıkmış oluyorsun. Bu arada yanlış anlaşılmasın: adım adım yoga 101 veya fotoğrafçılık 101 anlatmayacağım.

Yola girdiğin zaman zaten sorgulaman ve kafa yorman gereken şeyler bir anda değişiyor… Olay daha çok “like” nasıl alırımdan çıkıp “ben kimim”e dönmeye başlıyor. Bu konuda bir milyon kitap yazıldı söylenen söylendi zaten uzun uzadıya bundan bahsetmeyeceğim. Temel olarak anlatmaya çalıştığım: deklanşöre bastığım anda hissettiğim huzur ile yoga dersinin sonunda uzandığım shavasana da hissettiğim huzurun aynı olması… Her ikisinde de sonuç : benim için muhteşem bir kare… ve muhteşem bir yolculuk…

Bak.. bu ikisi nasıl da benziyorlarmış…

Bir fotoğrafçı olarak; kameramı elime aldığımda zihnim aradan çıkıp kalbime yol açıyor; ruhum ve bedenim hizalanıyor tıpkı yoga dersinde başlangıçta veya sonunda yaptığım meditasyon gibi.. veya asanalar gibi.. bedeninini ( belki de zar zor ) bir şekle sokmaya çalışıyorsun bu sırada zihnin sana diyor ki “ o pozu yaparsan instagramda bir çok “like” alacaksın…” Amaçtan şaşıp kendini sakatlıyorsun sonra neymiş “yoga havalı olmasına rağmen sakatlar” üstüne üstlük bir de sakatlığınla hava atıyorsun.. yine instagram pozu… bak bak... 50 bin tane yorum ve like… ego yine tavan… E arkadaşım; yoga sana söylemedi mi zihin oyunbazdır takılma ona diye... ama olsun işin ucunda like var.. Nerede kaldı kalbi dinleme; içsel yolculuk; bedensel farkındalık?



Bedensel farkındalıktan bahsedince aklıma geldi; yazının başlığında da olduğu gibi hanuman dan korkan fotoğrafçı olsun. Ben korkuyorum o yüzden fotoğrafçı oldum :) Fotoğraftan instagamdan like dan filan geçtim.. o maymun u bir yakalarsam bunun hesabını soracağım ona:) Neyse, ne zamanki derslerde konu hanuman a gelse ( hikayeyi elbette biliyorum… Bunu yıllardır bıkıp usanmadan bana tekrar tekrar anlatan çok tatlı bir hocam var ) ben derhal kaytararak fotoğraf çekmeye başlıyorum :)


Hep kaçındığımız en sevmediğimiz asana en çok ihtiyacımız olanmış... Hocam itiraf edeyim bunu daha yeni anladım .. Yav hanuman pozunu yapması kadar fotoğraflaması da zor… Üstten çeksen gölge çıkıyor... Yandan çeksen poz upuzun bir şey oluyor… Sonra şunu fark ettim ki ( bak yoganın fotoğrafçıya olan bir diğer faydası : ) herhangi bir asana da fiziksel özellik asıl konu değil… Asıl mevzu, ana odak: ruhsal nitelik... Böylelikle hanuman’ı fotoğraflarken pozu yapan kişinin ruhunu ve \ veya hissettiğini yansıtmaya çalıştım… Biliyor musun? … Tıpkı maymun tanrı da olduğu gibi öyle bir potansiyel ortaya çıktı ki inanamazsın… Demek ki neymiş… Ruh ve bedenin hizalanınca ortaya gerçek sen çıkıyor…

Tabii gerçeklik olgusu tartışmaya açık bir kavramdır. Buddha banyan ağacının altında günlerce oturduktan sonra kendi gerçeğine erdi ve aydınlandı… Onun aydınlığı dünyaları aydınlattı… Yani şimdi sen bunu sadece bedensel bir egzersiz veya eskilerin tabiriyle kültür-fizik hareketi olarak düşünme. Bizler de vizörden bakarken kalplerimizle görebilirsek eğer; yansıtıcı olarak konunun gerçek doğasını gözler önüne serebiliriz.

Fotoğraf çekerken ve yayınladıktan sonra aldığın like larla havalanan egonu yoga ne yapıyor biliyor musun? “Çocuk pozu” diyeceğim sana… Çocuk pozu dediğin aslında öyle kolay bir iş değil… Egonu yerle bir ediyor eğer farkındaysan… Benim ki oldu… Oradan biliyorum :) Aslında “küçücük bir zerreden başka bir şey değilsin” i anlatmak için seni yere seriyor. Bilmem anlatabildin mi?

Söz etmek istediğim bir diğer noktada ufak tefek teknik bilgiler… Fotoğrafı çekerken zamanı durdurursun ( yani görüntünün önündeki perdeyi kaldırırsın) ... Burada deklanşör hızı devreye girer. Gözünle fark edemediğin anlık kas hareketlerini yakalarsın… İşte işin sırrı… Az biraz anatomi bilirsen ( ki tıp doktoru değilsen şayet, iyi bir yoga eğitmeni bunu sana anlatabilir) kas hareketlerini önceden tahmin ederek ortaya çok daha güzel portreler çıkartabilirsin ( sonra gelsin like lar ) Aslında insan bedeni bir mucizedir... Senin payına düşen ona iyi bakmak ve içindeki mucizeyi dışarıya yansıtabilmektir. Hani bazı fotoğraflara bakarsın ve “aaa bu ben miyim ?” veya “ göbeğim çıkmışş” dersin… Bir fotoğrafçı ve kıdemli yoga öğrenicisi olarak sana diyebilirim ki… Her ikisi de ( yani hem yoga hem fotoğrafçı ) sana büyük resmi görmeni öğütler… O anda ne hissediyordun onu hatırla der… Her ikisi de “aslında gerçek sen bu olabilir misin ?” diye sorar. Fotoğraf senin gerçekliğini ortaya çıkartarak seni dünya ile algısal temasa sokar ve yoga sana der ki ; “hayatı bir bütün olarak gör \ algıla...” ve senin kendi gerçeğini ortaya çıkartır. Yani evet göbeklisin kabul et der. Ve bu bağlamda seni; gerçeğini sorgulamaya ve bu yolla düşünmeye teşvik eder… Belki de banyan ağacı olmasa da, gölbaşında mangal yakarken gelecek senin aydınlanman…



Hem fotoğraf hem de yoga; seni seninle iletişime sokar... Geçmişinle ve geleceğinle yüzleştirir. Bundan on- on beş yıl önceki fotoğraflarına baktığında “aa ne gençmişim” derken o karede sabitlenmiş anıların aklına gelir ve ya “iyi ki yapmışım” dersin ya da “ keşke bunu yapmasaymışım”. Fotoğrafın psikolojik boyutu da budur. Hem geçmişe hem geleceğe götürür seni… Yoga da böyledir… Yeter ki fark et…

Sonuç olarak; iyisi mi gel sen beni dinle… Bak deminden beri samimi samimi itiraf ediyorum… Kıdemli yoga öğrenicisi ve profesyonel bir fotoğrafçı olarak, gerçeğini yansıt... Sen olmayan Rumi sözlerinden se; “sen” olan basit biz pozu yap… En çok eğlendiğin en çok sevdiğin… Emin ol; kalbindeki gerçeğe yaklaştıkça, en güzel fotoğraflar onlar olacak… Fotoğraflarında en çok güldüğün anlar ve anılar olması dileğiyle…

Bu arada ben ne mi yapacağım… Tabii ki Hanuman :)

Neşe Savaşçın


Ben Kim miyim?








2000 yılından beri hem fotoğraf çekip hem yoga yapan kişiyim... Afsad'tan temel fotoğraf eğitimi alışımla yoga ile tanışmam aynı zamanlara denk geliyor. O zaman bu zamandır kıdemli yoga öğrenicisiyim. Fotoğrafın; fotoğraf çekmenin yoga uygulamasıyla birebir örtüştüğünü fark ettiğim günden beri de;amatör ruhlu profesyonel yoga fotoğrafçısıyım.

262 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page